Türk Hukukunda Tedbir Nafakası

Tedbir ve Nafaka Nedir?

Hukukumuzda çok önemli bir yer teşkil etmekte olan nafakanın sözlükteki tanımını incelediğiniz zaman, birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık olarak tanımlanmakta olduğunu görmekteyiz.

Tedbirin sözlüğümüzdeki anlamına baktığımızda da bir işin iyi ve sıhhatli olması için arkasını, önünü gözeterek takdir ve idare etmek olduğunu görmekteyiz.

Tedbir Nafakası

Evlilik, iyi gün ya da kötü gün demeden, hastalık veya sağlık dinlemeden yaratılış fıtratı gereği kişinin yüzyıllardan beri din, dil, ırk ayırt etmeksizin ruh eşini bulup adeta bir yapbozun parçaları gibi birbirlerini sevgi ve saygıyla tamamlamasıdır.

Evliliğin tarihini incelediğimizde, medeniyetlerin gelişmesiyle ve köylerin kurulmasıyla gelenek haline gelmiş bazı adetlerin uygulanması sonucuyla bazı şekil şartları meydana gelmiştir. Bu şekil şartları da toplumların büyümesi ve koloni haline gelmesiyle onların yazılı ve yazısız hukuk kurallarını oluşturmuştur.

Türk hukukunda evlilik kurumuna başvurmak için Türk medeni kanununun madde 124 ve devamındaki evlenme ehliyeti ve engelleri hükümlerini gerçekleştirmek gerekir. Aksi halde evlenme olmadan birlik kurulursa bu birliğe evlilik birliği dememiz yanlış olur ve aile hukukundan söz edemeyiz.

Her ne kadar evlilik için sevgi ve saygıdan söz etsek de karı ve kocanın birbirlerine karşı yapmakla sorumlu oldukları görev ve yükümlülükleri yerine getirmediği zaman bu evlilik Türk medeni kanunumuzdaki boşanma kurumuna taşınmaktadır.

Makalemizde tedbir nafakasından söz edeceğimiz için evliliğin butlanına, boşanmaya veya ölüm konusuna değinmeyeceğiz.

Karı veya kocanın boşanma ya da ayrılık davası açmasıyla, davanın karar aşamasına kadar eşlerin birbirlerine olan ve evliliğin birliğinden kaynaklanan görev ve sorumlulukları devam etmektedir. Bu sorumluluklar neticesinde eğer eşlerden biri ortak hayatı sürdürmeme sonucunda ayrı yaşamasıyla mali açıdan güçsüzlüğe düşecekse hâkim hakkaniyete uygun olacak şekilde ve üst sınırı nafakayı verecek olan kişinin gelirini baz alarak güçsüz düşen kişiye ödenmesine karar verebilir.

Hâkimin vereceği bu karar, karar anından değil davanın açılmasıyla işleme konulacaktır yani geriye etkili olacak şekilde uygulama alanı bulacaktır. Ayrıca Tedbir nafakası boşanma veya ayrılık davasının sonuçlanmasıyla da sona erecektir.

Tedbir Nafakasının Koşulları

Türk medeni kanunumuzun 169. Maddesi uyarınca Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır. Bu hükmü incelediğimiz zaman hâkimin alacağı geçici önlemlerin sayılmamış olduğunu görmekteyiz ancak bu hükümden tedbir nafakasının niteliği gereği geçici önlemler arasında olduğunu anlamaktayız.

Davanın Açılması ve Kusur Oranı

Tedbir nafakasının istemi için evvela boşanma ya da ayrılık davasının açılmış olması gerekir. Tedbir nafakasının hükmedilmesi karar anından değil geriye doğru yani davanın açılmasıyla işleme konulur. Ayrıca davanın kim tarafından açıldığının bir önemi yoktur. Kusuru olmayan taraf ya da kusur oranı daha fazla olan taraf güçlük çekiyorsa tedbir nafakası talebinde bulunabilir.

Eşlerden Birinin Güçlük Çekmesi

Boşanma veya ayrılık davasının açılmasından itibaren hüküm ifade eden tedbir nafakası, bu davaların sonuçlanmasıyla sona eren geçici bir önlemdir. Eski Türk medeni kanunumuz uyarınca koca evin reisiydi ve karının ya da çocukların geçimini sağlaması gerekmekteydi ancak yeni Türk medeni kanunumuz uyarınca eşitlik ilkesi gereğince karı veya koca denilmeyip sadece eşlerden birisinin maddi anlamda güçlük çekmesi gerekmektedir.

Ancak Yargıtay 2. Hukuk dairesinin 2005 yılında verdiği kararla düzenli geliri olan eş lehine tedbir nafakasına hükmedilemez.

Ancak her ne kadar 2. Hukuk dairesinin bu kararı olsa da bu kararın zıttı nitelikte olan Yargıtay 3. Hukuk dairesinin “TMK 186/son maddesine göre; eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir. Ayrı yaşama hakkı bulunan eşin çalışıyor olması, maaşının ve malvarlığının bulunması tedbir nafakası verilmesine engel değildir. Halen evlilik birliği devam ettiğine göre, ayrı yaşamaya haksız olarak sebebiyet veren eş tedbiren nafaka vermekle yükümlüdür” denilmektedir.

Ancak Yargıtay hukuk genel kurulunun 11.05.2005 günlü 2005/2-305 esas, 2005/338 karar sayılı hükmünde eşlerin evlilik birliğinin giderlerine katılma konusunda eşitlik ilkesinin öngörüldüğünü anımsatarak tedbir nafakası talep edenin düzenli gelirinin bulunması sonucunda talep edene tedbir nafakası hükmedilmesi yasanın açık hükmüne aykırılık teşkil eder denilmiştir.

Tedbir Nafakasının Miktarı

Boşanma veya ayrılık davası devam ettiği sürece mali anlamda güçlük çekene ödenecek olan tedbir nafakasına hâkim hakkaniyete uygun ölçüde karar vermek zorundadır. Her halükarda üst sınır nafakayı verecek olan kişinin geliridir.

Hakkaniyete uygun ölçüde demeden önce hakkaniyet kavramını ele almamız gerekmektedir. Hakkaniyet, toplumun adil olması için gereken en önemli şarttır. Ayrıca Yargıtay 3. Hukuk dairesinin 2006 yılındaki kararına göre hakkaniyet, bir bakıma adaleti deyimler. Fakat sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileri bir anlam taşır… Aksi düşünce güven ilkesine ters düşer denilmektedir.

Tüm bu yazılanları ele aldığımızda davaya görmekte olan hâkim hakkaniyete uygun olacak şekilde nafakaya hükmetmesi gerekmektedir.

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Öngördüğü Tedbir Nafakası

20 Mart 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunumuzun 5. Maddesinin 4. Fıkrasında, Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir denilmiştir.

6284 sayılı kanuna göre tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için 4721 sayılı Türk medeni kanunumuzun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması gerekmektedir. Burada talep şartı aranmamıştır yani talep olmasa dahi hâkim 6284 sayılı kanuna göre tedbir nafakasına hükmedebilir.

Tedbir Nafakasının Arttırılması veya Azaltılması

4721 sayılı Türk medeni kanunumuzun 200. Maddesine göre var olan koşullar değiştiğinde hâkim eşlerden birinin talebi üzerine gerekli işlemleri değiştirebilir veya ortadan kaldırabilir.

Tedbir nafakası alacaklısı olan kişinin ölümü halinde tedbir nafakası sona erecektir. Ayrıca tedbir nafakası alan 18 yaşından küçük çocukların ergin hale gelmesiyle de tedbir nafakası sona erecektir.

Açılmış olan boşanma ya da ayrılık kararının sonuçlanmasıyla hâkim tarafından hükmü verilen tedbir nafakası da verilen nihai kararla birlikte sona erecektir.