İngiltere ile İzlanda Arasındaki Balıkçıklık Yetki Davası

Uluslarası Alanda Denizcilik

Dünyamızın dörtte üçünü sular oluşturmaktadır. Bu sulardan Okyanuslar ve denizler ilk insanlardan beri her zaman ön planda olmuştur. Beslenme ve taşımacılık gibi alanlarda hizmet eden bu sularda son yıllarda da çokça tartışılan yer altı doğal maden alanları da mevcuttur.

Denizlerin bu denli önemli olmasının yanında devletlere de bazı yükümlülükler düşmüştür. Devlet, insanın, toprağın ve egemenlik unsurunun bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir.

Devletin en önemli yükümlülüğü kendi ülkesinde yaşayan bireylere karşı yükümlülükleridir. Bunlardan en önemlisi çalışma ortamlarının düzenlenmesidir.

Yukarıda da değindiğimiz gibi nüfusun artmasıyla sulara olan hassasiyet daha da artmıştır. Bunlardan konumuz ile alakalı olan balıkçılığı ele alırsak, gelişen teknolojiyle birlikte balıkçılık alanında hızlı gelişmeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler bize kıyı balıkçılığı, sahil balıkçılığı, uzun menzil balıkçılığı ve açık deniz balıkçılığı gibi alanları ortaya çıkarmıştır.

İnceleyeceğimiz olan davanın konusunu da denizlerdeki balıkçılık yetkisi oluşturmaktadır.

Dava Konusu

Her iki ülke açısından balıkçılık yetki meselesi geçmişe kadar gitse de hatta aralarında yaşanan Monica savaşlarına kadar dâhil olsa da konumuzun sınırlandırılmış olmasından dolayı ve konunun dağılmamasından dolayı olayın evveliyatına girilmeyecektir.

Ancak kısaca değerlendirecek olursak 1948 yılında İzlanda hükümeti balıkçılık bölgesi ile ilgili yönetmelikler çıkarmaya başlamıştır. Daha sonra 1952 yılında da 4 deniz millik alan belirlenmiştir. 1958 yılında bu alan genişletilerek 12 deniz miline çıkarılmıştır. Ancak bu durumu İngiltere kabul etmemiş kendi sicillerine ait gemiler söz konusu bu 12 mil içinde balık tutmaya devam etmişlerdir. Her iki devlet de aralarındaki problemi çözmek için bir araya gelmiş ve 1961 yılında nota değişiminde anlaşarak İzlanda çevresinde 12 deniz millik bölge kabul edilmiştir. Her ne kadar her iki devlet deniz milinde ortak bir anlaşmaya varsa da İzlanda daha sonra yani 1972 yılında anlaşmanın şartlarında esaslı değişikli olduğunu ve baskı altında olduğundan bahisle anlaşmayı kabul etmediğini ve deniz milini genişleterek 50 mil olacağını ifade etmiştir. Makalemizin ana temasını da 1972 yılında İzlanda tarafından alınan bu karar oluşturmaktadır.

İzlanda’nın balıkçılık bölgesi sınırlarını genişletmesinin asıl amacı artan nüfus ile birlikte balık stoklarını korumak ve avlanma payını artırmaktır. 29 Mayıs 1972 tarihli mektubunda da İzlanda halkının hayati çıkarlarının söz konusu olduğunu da ifade etmiştir. İzlanda’nın temel ekonomisi balıkçılık üzerinedir.6 Bu sebeple münhasır balıkçılık bölgesi sınırlarının artması planlanmıştır. Ancak bu durum hem İngiltere’nin hem de diğer devletlerin aleyhine bir karine teşkil etmektedir.

Sözleşme Şartlarında Değişiklik ve Rebus Sic Stantibus İlkesi

Deniz hukuku konusunda yaşanan bu krizleri öncelikle devletlerin kendi aralarında çözmesi beklenmektedir. Devletler bu krizi kendi aralarında çözüme kavuşturmalıdır. Devletlerin uzlaşamadığı ve müzakerelerin yetersiz kaldığı noktada Uluslararası Mahkemeler kararı verebilmektedir. İzlanda ve Birleşik Krallık arasında görülen balıkçılık davası örneğinde de görülmüş olduğu gibi taraflar hakkaniyete uygun çözümler üretmekte sıkıntı yaşamıştır.

Söz konusu örneğimizdeki hukuki öz, Antlaşmaların şartlarında köklü değişiklik nedeniyle sona ermesi ve zorlamadır. Bu ilkeye de Rebus Sic Stantibus ilkesi denmektedir.

Rebus sic stantibus bir uluslararası antlaşmalar hukuku ilkesidir. Bu ilkenin tanımına bakacak olursak; her antlaşmanın belirli şartlarının olduğunu ve bu şartların sona ermesiyle antlaşmanın sona erdiğini, askıya alındığını ifade eden düşünceden kaynaklanır.

Ancak bir antlaşmanın tamamının ya da bir bölümünün bu ilkeyle sona ermesi için söz konusu değişikliklerin çok köklü değişiklikler olması gerekmektedir.

Günden güne değişen siyasi politikaların olduğu dünyamızda her değişiklik de köklü değişiklik olarak kabul edilmemektedir.

Bir antlaşmanın sona ermesine sebep olacak değişikliğin, anlaşmanın devam etmesi durumunda değişikliklerden olumsuz yönde etkilenen tarafın güç koşullar altında kalması söz konusu olmalıdır.

Ancak yukarıda şartlar oluşsa anlaşma son bulmaz, bu ilkenin uygulanabilmesi için böyle bir durumun varlığının ya öteki taraflarca ya bir hakemlik ya da bir yargı organınca kabul edilmesidir.

Uyuşmazlığın tarafı olan her iki ülkenin de 1961 Nota değişiminde imzalamış ve belirlemiş olduğu 12 millik İzlanda denizalanı sınırına ilişkin İzlanda hükümeti 1972 yılında anlaşma şartlarında değişiklik olduğunu ve baskı altında söz konusu sözleşmeyi imzaladığını ifade etmiştir. Bu durumu inceleyecek olursak göreceğiz ki uluslararası hukuk kurallarına göre güç tehdidi altında imzalanan anlaşma geçersizdir.

VAHS’nin 62. Maddesi uyarıca şartlarda esaslı değişikliğin olması için taraflarla öngörülmeyen bir olayın meydana gelmesi lazım.7 Ancak her durum da değişiklik söz konusu olmaz. Bunun için anlaşmanın şartlarında meydana gelen köklü bir değişikliğin, imza atan taraf devlet tarafından yüklenen yükümlülüklerin kapsamının esaslı bir şekilde değişmesiyle sonuçlanmışsa, belirli koşullar altında olması gerekir.

VAHS uyarınca anlaşmada değişiklik yapmak için, koşulların değişmesinin temel bir değişiklik olması gerekmektedir. İzlanda’nın, balıkçılık tekniklerindeki gelişmelerle ilgili olarak, ülkesindeki balıkçılık kaynaklarının artış gösteren kullanımına değinmiştir. Ayrıca ülkeyi çevreleyen denizlerde ve balıkçı filolarının gelişen teknoloji ile birlikte balık kalama kapasitelerinin arttığını ve sömürü tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, ülke ekonomisin de kalkınması için balıkçılığın önemini belirterek sözleşmede öngörülemeyen esaslı değişiklik olduğundan bahsi 29 Mayıs 1972 tarihli mektupta bahsedilmiştir.

Bu yazıya ilişkin İngiltere de karşı cevap olarak, balıkçılıktaki teknik değişikliğin İzlanda’nın anlattığı gibi sonuçlara yol açmadığını, bu değişikliğin esaslı değişikliğe yol açmadığını ve değişikliklerin hayati derecede önemli olmadığını söylemiştir.

Sonuç olarak İzlanda’nın 1961 yılında imzalanan anlaşmanın geçersizliğini ön plana alması sonucunda mahkemeye bu ciddi nitelikte olan suçlamaya ilişkin delillerini sunması gerekmektedir. Ancak mahkemenin de vermiş olduğu kararda da 1961 yılında imzalanan sözleşme her iki tarafın da eşit olduğu ve hiçbir baskı altına kalmadan, özgür iradeleriyle serbest bir biçimde imzalandığını ortaya koymaktadır. Bu düşüncenin aksini iddia eden İzlanda hükümetinin buna ilişkin mahkemeye sunduğu herhangi bir delil, belge de bulunmamaktadır.

Uluslarası Hukukun Uygulanabilir Kuralları

Birinci BM Deniz Hukuku Konferansı yani 1958 Cenevre Sözleşmesinin 2. Maddesi özgürlük ilkesini ele almıştır. Bu ilkede balık avlama özgürlüğü, seyrüsefer serbestisi, açık denizler üzerinde uçma serbestisi gibi konular ele alınmıştır.9 Bu ilkeler bütün devletler tarafından diğer devletlerin çıkarları da korunarak uygulanacaktır denilmiştir.

Ancak bu konferansta karasuların genişliği ve kıyı devletlerinin balıkçılık yetkilerinin kapsamı çözülememiştir.

İngiltere'nin Mahkemeye Sunduğu Beyanlar ve Talepler

a.) İzlanda’nın 12 millik alandan 50 deniz miline kadar uzanan bir münhasır balıkçılık bölgesi kurmak istemesi ve balıkçılık alanının genişletilmesi hakkına sahip olduğu düşüncesinin uluslararası hukuk kuralları uyarınca geçersiz olduğunu,

b.) İzlanda'nın münhasır balıkçılık yetkisini 12 milden, 50 deniz miline kadar tek taraflı olarak genişletmesinin düzenlemeye açık olmadığını ifade etmiştir. Sözlü yargılamanın sonunda ise,

İngiltere,

a.) 11 Mart 1961 tarihli Senet Mübadelesinin her zaman geçerli bir anlaşma olduğunu ve bugün de geçerliliğini koruduğunu,

b.) Mahkeme Statüsü ‘nün 36. Maddesinin amaçları doğrultusunda, 11 Mart 1961 tarihli Nota teatisinin yürürlükte olan bir antlaşma veya sözleşme teşkil ettiğini ve her iki tarafça da Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bir beyan teşkil ettiğini ifade etmiştir.

c.) İngiltere tarafından, İzlanda'nın balıkçılık sınırlarını genişletme iddiasındaki tek taraflı eyleminin geçerliliğini kabul etmeyi reddetmesi göz önüne alındığında, İzlanda ile İngiltere arasında, Sözleşmenin Uzlaşma maddesi hükümleri dâhilinde bir anlaşmazlık oluşturan bir anlaşmazlık mevcut olduğunu,

d.) İzlanda tarafından Mahkeme'nin yargı yetkisini ortadan kaldırmak amacıyla 11 Mart 1961 tarihli Senet Değişiminin sözde feshinin yasal bir etkisi olmadığını;

e.) 14 Nisan 1972'de Mahkeme'ye sunulan İşlemleri Başlatma Başvurusu sayesinde, Mahkeme'nin söz konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak artık yargı yetkisine sahip olduğu ifade etmiştir.

Sözlü yargılamalarda da temsil edilmeyen İzlanda tarafından savunma yapılmamış ve hiçbir görüş sunulmamıştır.

17 Ağustos 1972 Tarihli Geçici Koruma Tedbirleri

Uluslararası Adalet Mahkemesi 17 Ağustos 1972 tarihinde görülmekte olan davaya ilişkin genel güvenliğin sağlanması amacıyla bazı tedbirler almıştır, bunlara geçici koruma tedbiri de diyebiliriz. Bunlar;

  • Her iki ülke de mahkemedeki anlaşmazlığı bozacak, ağırlaştıracak ve uzatabilecek herhangi bir işlemden kaçınılacağını belirtmiştir.
  • Mahkemenin vereceği karar ne olursa olsun her iki ülkede bu karara saygı duyacak ve her iki ülkenin haklarına zarar verebilecek her türlü eylemlerden kaçınılmasını ifade etmiştir.
  • İzlanda, İngiltere’nin siciline kayıtlı olan gemilere, İzlanda çevresindeki sularda 12 deniz millik balıkçılık bölgesi dışında balıkçılık yapan gemilere karşı önceden almış olduğu tüzükleri uygulamak için her türlü eylemden kaçınmalıdır.
  • İzlanda, İngiltere’nin siciline kayıtlı olan gemilere, mürettebatına, ilgililerine İzlanda çevresinde sularda 12 deniz mili dışında balıkçılık yaptıkları için adli, idari ve her türlü kararı almaktan kaçınmalıdır.
  • İngiltere, kendi siciline kayıtlı olan gemilerin, UAİKK tarafından tanımlanan İzlanda deniz bölgesinden yılda 170.000 metrik tondan fazla olarak balık tutulmasını sağlamalıdır demiştir.
  • Mahkeme, İngiltere ve İzlanda’dan balık avlarının kontrolü ve düzenlemesi ilke ilgili olarak düzenlemeler yapılmasını istemiştir.

Mahkeme ayrıca eğer esas hakkında kararını vermezse bu geçici koruma tedbirlerine ilişkin devam, değişiklik veya iptal kararının 15 ağustos 1973 tarihinden önce verileceğini ifade etmiştir.

Mahkemenin Yargı Yetkisine İlişkin 2 Şubat 1973 Tarihli Kararı

İngiltere’nin başvurusu üzerine mahkeme geçici koruma tedbirleri almıştır. Daha sonra topluma açık olarak 5 Ocak 1973 tarihinde ki duruşmada İngiltere savunmasını yapmış ve İzlanda ise herhangi bir savunma sunmadığı gibi temsilci atamayacağını 29 Mayıs 1972 tarihli mektubunda belirtmiştir.

Her ne kadar İzlanda temsilci atamasa da Mahkeme Statüsü ’nün 53. Maddesi uyarınca taraflardan birinin hazır olmadığında ve savunma yapmadığında, mahkemenin ilk görev esasa girmeden önce yargı yetkisine sahip olup olmadığına bakmasıdır.

Aynı içtüzüğün 62. Maddesi uyarınca da yargı yetkisine itiraz eden devletin varlığı halinde yani olayımızda İzlanda’nın hangi nedenlerle itiraz ettiğini, dayandığı olguları, görüşleri ve delillerini ortaya koymalıdır.

İngiltere ile İzlanda arasındaki 11 Mart 1961 Tarihli Nota Değişiminin (senet mübadelesi) uzlaştırıcı maddesine göre balıkçılık ile ilgili başka bir anlaşmazlığın ardından İngiltere, 12 millik sınıra kadar münhasır İzlanda balıkçılık bölgesini tanımayı ve gemilerini geri çekmeyi taahhüt etmiştir. İzlanda, Althing kararının uygulanması için çalışmalarına devam edeceğini, bu yasada deniz mili sınırının uzamasına ilişkin herhangi bir değişiklik olursa İngiltere hükümetine 6 ay önceden bilgi verileceğini ve uyuşmazlık söz konusu olursa da taraflardan birinin talebi üzerine söz konusu uyuşmazlık UAAD’na havale edilecektir denilmiştir.

Tarafların söz konusu uyuşmazlığına bakacak olursak da 1961 tarihli nota değişimindeki anlaşmaları çerçevesinde deniz miline ilişkin bir uyuşmazlık söz konusudur ve taraflardan olan İngiltere bu durumu UAAD’na taşımıştır. Dolayıyla mahkemenin yetkili olduğu anlaşılmaktadır.

Mahkeme ayrıca 1961 tarihli nota değişimine de bakmaktadır. Her ne kadar İzlanda hükümeti, baskı altında kalıp imzalandığını ve değişen koşullar nedeniyle yükümlülüğün ihlal edildiğini 29 Mayıs 1972 tarihli mektubunda belirtse de mahkeme söz konusu anlaşmada her iki tarafın eşit ve karar verme özgürlüğü içinde, iradelerinin sağlam olduğunu ve serbestçe karar verildiğini ifade etmiştir.

Mahkemenin Kararı

İngiltere ile İzlanda arasında ki balıkçılık yargı yetkisi davasının esasına ilişkin karar 25 Temmuz 1974 tarihinde verilmiştir. Söz konusu bu karara göre;

  • İzlanda’nın tek taraflı olarak balıkçılık haklarını 50 deniz miline kadar uzattığını, 50 deniz mili olmasının İngiltere’nin haklarına, çıkarlarına karşı olduğunu,
  • İzlanda’nın 12 deniz millik ve 50 deniz millik alanlara İngiliz balıkçı gemilerinin tek taraflı olarak sınırlandırması ve düzenlemeler yapma hakkına sahip olmadığını,
  • Söz konusu müzakerede tarafların ve diğer devletlerinin haklarının korunmasının gerektiğini, bu haklara örnek verecek olursa; İzlanda’nın imtiyazlı hakları, İngiltere’nin yerleşik hakları, Balık kaynaklarının korunması gibi haklar verilebilir.

Sonuç

UAD İzlanda ile İngiltere arasındaki, İzlanda’nın balıkçılık yetki alanının 12 deniz milinden 50 deniz miline uzatmak istemesi ve buna ilişkin yönetmelik çıkarması üzerine işbu dava UAAD’da da görülmüştür. İzlanda bu davada temsilci atamadığı için temsil edilmemiştir.

Mahkeme, İzlanda’nın deniz milini 50’ye çıkarmasının tek taraflı olduğuna karar vermiştir. İzlanda, 1961 Nota değişiminin imzalandığı sırada öngörülemeyen değişikliklerin olduğunu ileri sürmüştür ancak buna ilişkin mahkemeye herhangi bir delil ve belge sunmamıştır.

Mahkeme sonuç olarak her iki ülkenin de iyi niyetle müzakerelere devam etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Mahkeme ayrıca örf ve adet hukukuna göre hakkaniyete uygun olarak karar vermiştir. Sonuç olarak taban yan, kıyı çizgisinden 12 mile kadar bir balıkçılık bölgesi limit olarak kabul edilmiştir.